Bilen bilir ben pek akıl almayı seven biri değilim. Çünkü bana bu hayatta kafama yatmayan hiçbir şeyi yaptıramazsın! Zaten bu karakterim yüzünden kendi işimi yapıyorum:) Gelemiyorum mesela patronların akıl almaz isteklerine ‘tamam’ demeye:)
Bu arada akıl almayı sevmiyorum dediysem fikir almayı da sevmiyorum demedim:) Herkesten yaşadıkları tecrübeleri dinlemeyi çok severim. Ama bunları hikaye olarak dinlemeyi severim:) Sonuçta hepsini dinler, kendimce özümser kafama yatan karmayı hayatıma uygularım…
Çocuk konusunda da bu aynen böyle tabi ki! Eminim daha siz hamile kaldığınızı söylediğiniz anda akıl vermeye çalışan insanlar, sizin de karşınıza çıkmıştır! Gerçi bunları bazısı iyi niyetinden yardımcı olmaya çalışırken akıl veriyor, bazısı ise bilmişliğinden…
Bu arada bu akıllar hep negatif oluyor haberiniz olsun. Yani resmen hayata küstürüyor insanı:) Bir de üzerine korku salıyor ‘ya ben yapamazsam anneliği’ diye! İlk saçma açıklamalar onun hangi folik asit markasını içtiğinden ve hatta onun içtiği folik asitin piyasadaki en iyisi olduğundan başlayıp, hamileyken ne yiyip ne içemeyeceğinize karışmaya, nasıl emzireceğinize, ne kadar hamile kalacağınıza kadar gidebiliyor…
En çok da kedi-köpek, uyku ve gaz konusunda saldırı alıyorsunuz! Korkmayın! Ben daha hamileyken başlayan ‘şimdi iyi uyu, uzuuun süre uyuyamayacaksın’ gibi şahane moralli cümlelerin hepsi yalan çıktı mesela uykucu Eliz sayesinde.
Benim tespitim şu… İnsanlar hep olumsuz tecrübelerini anlatıp kendilerini rahatlatmaya çalışıyorlar. Yani herkes uykusuz kalsa daha mutlu olacak sanki:) Deli mi ne?
Tabi bana pek yapamadılar o ayrı… Ama şimdi size de şunu tavsiye edeceğim:) Siz de kendinize bunu yaptırmayın!
En çok akıl verilen cümleler ve benim bu cümlelerin tam tersini yaşadığımın ispatı kapsamında bir yazı bu…
Kıssadan hisse kötü anılarını anlatan şahane tecrübeleri dikkate almayın, herkesin çocuğu kendine lafını bir kenarınıza yazın:)
Zaten o yüzden blog tutuyorum. Açıkçası ben hamileliğimden itibaren her saniyesinden çok keyif aldım Eliz’in… Olumsuz anım ise yok gibi… Kusmalarımı saymazsak… Gerçi onları da çoktannn unuttum:) Ben blog vasıtasıyla sadece ama sadece yaşadıklarımı bir günlük tadında yazmaya çalışıyorum.Yani benim de Eliz ile yaptıklarım doğru diye bir durum yok. Ben sadece sizin için bir referans noktası olabilirim. Aklınızın bir köşesinde kalır işte bizim maceralar da o kadar… 15 yıla yakın süredir pr sektöründe biri olarak konuları çok araştırıp, çok deşeleyebiliyorum. Biraz da işimin sayesinde bir çok soruma cevap alabildiğim ciddi bir uzman çevrem var:) Öğrendiğim her şeyi, gördüğüm her yeni haberi ve denediğim sevdiğim her şeyi sizinle paylaşmaktan keyif alıyorum. İşte burada da konu şu; Ben bilirkişi değilim ve yaptıklarım da doğrudur diye bir şart yok. Ben tamamen kendi yapım ve Eliz’in kişiliği ile ilerleyen hayatımızda başıma gelenleri yazıyorum. Zaten yazarken de size akıl değil, sadece fikir vermiş gibi hissediyorum.
Hayatta çok çok sinir olduğum bir durumdur akıl vermek. Akıl almayı da sevmem ama bütün fikirlere göz atıp kendime uygunlar arasından bir karma yapmayı severim. İşte belki sizin de karmanıza bir tuz ekebilirim Keyif Bebesi’yle:) O yüzden benden de akıl almayın, sadece fikir alın:)
Gelelim şahane akıl verenlerin cümlelerine… Belki siz de bu konuda komik maceralarınızı benimle paylaşırsınız ve bu listeyi uzatır gideriz… 🙂
Akıl 1: Peki Jack’i ne yapacaksınız?
Bizdeki durum: Bu konudaki fikirlerimi aslında uzun bir yazı ile aktarmıştım. Yazıya BU LİNK ‘ten ulaşabilirsiniz. Ama kısaca buradan da bir yanıt vermek isterim. Bu soruyu soranlar hamileyken Jack’ten bana geçecek mikropların veya Jack’in karnıma atlayıp Eliz’e zarar vereceğini falan hayal ediyorlar. İnanması güç ama onlar böyle şeyler düşünebiliyorlar. İlk olarak benim toksoplazma testim sorunsuz çıktı. Yani hiç bir riskim yoktu. Jack karnıma atlayıp, karnımı delip Eliz’e zarar veremeyeceğine göre bu konuya cevap dahi vermiyorum. Bir de yine bilenler bilir Jack, ben hamileyken göbeğimin üstüne kafasını koyup Eliz’in kalp atışıyla uyuyordu. Sizce daha ötesi veya söylenecek başka bir söz var mı!
Böyle göbeğimde uyuyordu Jack:)
Akıl 2: Şimdi bol bol yüz üstü yat. Karnın büyüyünce uyuyamacaksın bile!
Bizdeki durum: Valla ben her yönde ve her şekilde uyuyan bir insanım ama sanırım insanoğlunun en büyük derdi yüzüstü yatmak! Evet göbeğim büyüdüğünde (ki benim göbeğim toplamda 12 kg almama rağmen 2 basket topuna yaklaşmıştı) içimde oynayan Eliz ile uygun bir pozisyon bulup mutlaka uyuyorduk:) Son haftalar neredeyse oturura yakın hale gelmiştim uyurken yastık eklemekten:) Ama dediğim gibi biz ona da gülüyorduk Aytek’le çünkü ben yine uyuyordum ve sabahları Eliz uyanınca mutlaka bir göbek şov ile günaydın seansı yapıyorduk babaya:) Sonuca gelirsek, illa uyursunuz bir şekilde korkmayın:)
Bu şahane akla ‘heeheee oldu canım’ tipim ve koca göbeğim:)
Akıl 3: İyi uyu dinlen hamileyken. Doğunca geceleri hiç uyumayacak! Ayaktasınız tüm gece!
Bizdeki durum: Eliz uykucu çıktı. İkinci ayında doktorumuzun yönlendirmesiyle gece emmelerini kendi uyanınca yapmaya başladık. Çünkü kendisinin sağlam bir acıkma algısı vardı:) Tokken de mis gibi uyuyordu. Eliz 2 aylıkken 7 saat uyuyup beni telaşlandırmış bir çocuk. Niye telaşlandım söyleyeyim mi? Bu akıl verenler yüzünden! Doktoru aradım ‘Yaaa Eliz gece 7 saat emmeden uyudu bir sorun olmaz di mi?’ diye sordum ve cevabı suratıma çat diye yedim:) ‘Sen bela istiyorsun galiba. Çocuk mis gibi uyumuş, uyanınca emmiş. Kaşınma’ dedi:) Diyeceğim şu ki, çocuklar normalde uyur, uyumayan çocuğun gaz vs. gibi bir problemi vardır. Siz kendinizi normal bir çocuk doğuracakmışsınız gibi hazırlayın:)
Akıl 4: Bu gaz olayı çok fenadır. İnşallah 3-4 aya atlatırsınız.
Bizdeki durum: Benim tecrübeme geçmeden bir notum var. Bu yorum Eliz daha doğmadan yapıldı:) Çünkü insanlara göre her bebek aşırı gazlı ve her bebek gece ayakta olmalı! İşin komiği Eliz hiç gazlı olmadı. Hatta ne olur ne olmaz diye doktorumuz evde bitkisel gaz damlalarından birini bulundurmam için reçete yazmıştı ve ben de alıp koymuştum dolaba. İnanın hiç açmadım:) Sadece düzenli probiyotik verdik o kadar. Doğuştan kendi gazını kendi çıkarttı sağolsun. Emerken gark yapıp, bitince pırt yapardı… Bir kere ağladı 2.5 aylıkken gece. Aytek ile birbirimize baktık, ‘bacaklarını çekiyor yoksa gaz olmasın’ diye. Şöyle kucağıma aldım omzumda pıt pıt yaptım sırtıma. Çıkarttı çocuk gazını rahatladı:) Vahhh vahhh:))) Yani neymişşşş: her çocuk gazlı doğmazmış!
Akıl 5: Kucağına çok alma alışır, yatağına koyamazsın sonra…
Bizdeki durum: Yaaa ona da mı karıştın be kardeşim… Bırak da aylarca karnımda taşıdığım, yıllardır farketmeden özlediğim bebeğime istediğim kadar sarılayım! Eliz’i aşırı kucakta tutmadık gerçi ama her ihtiyacı duyduğunu hissettiğinde dakika saymadan kucağımda tuttum. Kokumun, tenimin onu rahatlatmasına izin verdim. Uyuyunca da yatağına koydum ve uyumaya devam ettik. Kıssadan hisse hiç de kucak bağımlısı olmadı. Aksine gayet mutlu bir bebekti kendi kendine oyun oynarken bile:)
Akıl 6: Yalnız sana bir tavsiye biraz sesli ortamda tut. Çocuk pat sesinden korkar olmuş…
Bizdeki durum: Eliz zaten evde çatır çatır Jack tırnağı sesiyle büyüyen bir çocuk. Evet ilk dönem az biraz ani seslerden korktu ama biz onun kademeli olarak alışması için zaman tanıdık çocuğa. Zaten 1 aylıkken bizimle akşam yemeğine gelmekten tut, benimle bir çok toplantıya gelip orada bebek arabasında kendi uyuyan bir çocuk. Niye üstüne gidip ‘pat’ diye ses yapıp alıştırmaya çalışayım ki:) Örneğin kahve makinesi çekirdek öğütürken çıkarttığı sesten korkunca gidip gösterip ‘Aaaa bu ses yapmış gördün mü? Bak bir daha deneyelim’ gibi yavaş yavaş alışmasına yardımcı olduk. Şimdi makineye kendi basıyor bir de üstüne alkışlıyor ve dans ediyor bu sesle:)
Akıl 7: Emzik verme çene yapısı bozulur, dişleri ayrık olur. Bırakması da ayrı dert olacak sana!
Bizdeki durum: Eliz ilk emziği ile 8 günlükken Betül Telli çekiminde tanıştı. İyi ki de tanışmış. Valla tüm zor zamanların kurtarıcısı oldu bizim için emzik. İngilizcesi’nden anlayın ne işe yaradığını: Pacifier. Yani sakinleştirici… Evet uzun dönem kullanımlarda diş ve çene yapısını olumsuz etkilediği ispatlanmış. Doktorların önerdiği üst limit ise 2 yaş. Arkadaşlar çocuk emzik alıyorsa, o emzikle rahat ediyorsa sakinleşiyorsa neden kendime hayatı zul edeyim! Zamanı gelince 3 gün çeker bırakırız ne olacak:) Günü ve anı yaşayın. 18 ay seni rahatlatan bir emzik için 3 gün sıkıntı çekmez misiniz? İtiraf edin:)
İlk emzik aldığı gün:)
Akıl 8: Çocuk aç galiba emzir bence!
Bizdeki durum: Yine bir ‘Yaa onu da mı bildiniz’ vakası:) Ben salağım çünkü ve çocuğumun aç olduğunu anlamadım. Ama sen sessiz sakin duran bebeğin aç olduğunu anladın. Maşallah sana! Yaaa arkadaşlar bir bebek açsa kendini belli ediyor ve sen anne olarak bunu anlıyorsun. Kilosunu gözüyle tartan ve ayına göre düşük olduğuna karar verenlere ise henüz tıp bir tarif yapamadı! Tek çözüm ciddiye almamak veya sanane demek!
Akıl 9: Çok kısa emzirdin! Doymaz bu çocuk. Biraz zayıf zaten sütün yetmiyor galiba…
Bizdeki durum: Bakın doktorlar açıklamış bebekler emzikleri ilk 4 dakika %90 doyuyorlar. Sonraki her dakika ise keyif dakikası onlar için. İlk ay böyle yorumlardan da çekinip çok emzirdim. Çocuk reflü oldu. Yaklaşık 7 ay çektik kusmaları. Evde 25 tane yaka önlüğü, 75 tane ağız ve kusmuk bezi vardı ve her gün bir makine bez yıkıyorduk. Sonra daha doktorumuz Ethem Afşin’den aldığım ultimatomla her memeden en fazla 10-15 dakika emzirdim. Gerçi bana bunu kendisi daha doğum yapmadan söylemişti ama ben dinlemedim. Bu arada Eliz’in kilosu da, boyu da her ay gayet normal gelişti:)
Akıl 10: En rahatı emdiği dönem. Ek gıdaya geçiş, onu yedi bunu yemedi, dışarı çıkarken yemek falan taşıma derken biteceksin!
Bizdeki durum: Tabi ki bu da yalan. Eliz ek gıdaya ilk günden sevgi ve saygı duydu:) Hep bu anı bekliyormuş çocuk. Buharda pişmiş kabak ezmesini bile sevdi yani o derece. Evet dışarı çıkarken yemek taşıdık yanımızda ama devir anne ve çocuklar için bir efsane. Çelik termoslar var 8 saat mamayı sıcak tutan:) Buharlı pişirici desen kes, doğra, at içine, o 10-15 dakikada pişirsin ve püre yapsın o kadar:)
Akıl 11: ‘Tabi şuan kucağında çok rahatsın. Biraz hareketlensin bugünlerini çok ararsın!
Bizdeki durum: Eliz doğduğunda da sakin ve uyumlu bir bebekti, hareketlenince de, yürüyünce de… Yani Eliz beni doğduğu günden beri hiç üzmedi… İşin fenası 14 aya kadar da yürümedi. İşin fenası dedim çünkü artık kilo olarak maşallah olduğu bu aylarda kucakta bir bebekle gezmek hiç de kolay değil. Ne bel kalıyor, ne bacak:( Ayrıca evde sürünerek emekleyip, yerlere yatması günde 10 kez süpürsek de Jack ile bir bütün olma sebebiydi. Tabi ki yine dediklerinin tersi oldu ve biz yürüdüğü günden beri şükrediyoruz:) O yüzden yürüdüğü gün en çok sevinen ben oldum. Şimdi 1.5 yaşında ve elimden tutarak keyifle yürüyor. En olmadı el tutmak istemezse de Skip Hop kemerli çantayı takıyoruz ki gözümüzün önünde kalsın:) Evet hala ara bir kucak istiyor ama ben Suppori ile hep hazırlıklıyım. Gerçekten kucağımda taşırken bitiyorum çünkü. Bırakın çocuklar yürüsün ve sizin bel fıtığı riskiniz azalsın:)
Akıl 12: Diş çıkarırken ne uyku kalıyor, ne düzen! Kolay gelsin valla 28 tane çıkaracak!
Bizdeki durum: Evet diş çıkartmak zor bir dönem. Gerçi şimdi güleceksiniz ama biz Eliz’in 3 azı, bir de azının önündeki dişi yani toplam 4 dişi çıkarttığını tesadüfen gördük:) Ağlarken beyazlık gördüm azının orada:) Parmağını sürtünce farkettim… Yani çocuk kendi kendine çıkartmış:) Biz de bir tek tükürük oldu. Bazı dişler ise hafif ateş ve ishal yaptı ama ne o rahatsız oldu bundan ne biz… 2-3 gün sıkıntı çekiyor olabilir, uyuyamayabilir ama ne yapsa haklı. O diş etlerini yararak ve yırtarak çıkan dişlerden bahsediyoruz. Siz ufacık bir diş sorununda nasıl hemen dişçiye gidiyor, en ağır ağrı kesicileri alıyorsanız o bir avuç bebeğin de canı yanması ve sıkıntı yaşamasını anlayışla karşılamak zorundasınız. O yüzden bu konuyu da düşünüp dertlenmeyin şimdiden:)
Diş kaşıma oyuncakları bize durumu daha iyi anlatıyordu…
Akıl 13: ‘Jack’e çok yaklaştırmasan daha iyi bence!’
Bizdeki durum: Yaaa aslında bu bana söylenenler arasında ilk sırada olmalıydı! Çünkü daha hamileyken benim için başlayan bu uyarılar Eliz’den sonra içten içe devam etti. İçten içe diyorsam bir sebebi var. Korkudan yüzüme söyleyemediler:) Ama tabi çoğu bana dillendiremese de ben bakışlardan anladım o endişeyi. Biz de akılsız değiliz herhalde. Jack’in sağlık problemi ve eksik aşısı yok. Kendisi dünyanın en insansever köpeği… Ayrıca geldiği gün ağzının içini değil ayağını koklatıp, yalatmayı da düşünebilecek kadar kafamız çalıştı. Tabi ki hepsine kulaklarımızı kapattık ve Eliz hastaneden eve geldiği günden itibaren bizim odamızda uyumaya başladılar. Eliz şuan 19 aylık ve hayatta en sevdiği varlıklardan biri Jack. (Takip edenler bilirler aşklarını:)
Kardeşlerin ilk yakınlaştığı günler… Şimdi neler olduğunu merak ediyorsanız instagram’da @burcubestas hesabını takip edebilirsiniz. Bildiğiniz aşk yaşıyorlar:)
Akıl 14: ‘Mutlaka akşam uykusundan önce banyo yaptır’
Bizdeki durum: Herkesin düzeni kendine… Evet ben de denedim akşam uykusu öncesi banyo olayını ama ev ne kadar sıcak da olsa Eliz, her akşam banyosunun sabahında hep burnu tıkalı kalktı. Bu arada evin nem oranı iyi merak etmeyin. Burun damlası da kullanıyoruz tuzlu su… Yani onlardan değil. Biz istediğimiz kadar havluyla suyunu alalım, tarayıp kurutmaya çalışalım o nemli kafa olayı Eliz’e iyi gelmedi. O yüzden biz de başka bir banyo saati seçtik:) Peki bundan sanane! Evet bebekler rutinleri seviyor ama bu hangi rutine uygun olduklarını da biraz kendileri belirliyor. Yani benim tecrübeme göre rutin oluştururken bebeklerin verdikleri işaretleri yok saymamak gerek!
Akıl 15: ‘…. marka krem çok kötü. Bize hiç iyi gelmedi!’
Bizdeki durum: Bak sen bak:) Bana krem öneriyor… Hayatı ürün araştırıp seçmekle geçen bana yani:) Bir ürüne şahane, bir diğerine iğrenç demek mümkün değil maalesef. Özellikle bu tarz krem vs. gibi ürünlerde. Bu yorumun geçerli olduğu tek bir sebep var o da o ürünün teknik bir sorun ile piyasadan toplanmış olması! Ben Eliz için neredeyse piyasadaki tüm güvendiğim markaların pişik kremlerini ve bakım ürünlerini denedim. Evet daha iyi geleni veya pek de iyi gelmeyeni var. Ama bu tamamen Eliz’e özel bir durum. Çünkü mesela Eliz egzemaya yatkın ve bembeyaz süt bir ten! O yüzden senin çocuğunla benim çocuğuma aynı ürünün mükemmel gelmesi pek olası değil:) Ama dikkat edilen içeriklerden bahsediyorsak parabensiz, katkı maddesiz ürünleri konuşabiliriz. Zaten neredeyse tüm bebek ürünlerinde bu içeriklere dikkat ediliyor. Ama yine de kimin neyi kullanacağı kendi tercihi.
Akıl 16: Şimdi 2 yaş sendromu, son 3-4 yaş diye devam ediyor. Yani sendrom hiç bitmeyecek geçmiş olsun!
Bizdeki durum: Valla Eliz biraz erken terrible two yaşamaya başladı. Ama biz Aytek ile ve bakıcımız Mira ile bunu baştan konuştuk. Eliz’in neye nasıl tepki verdiğini bildiğimiz için ona uygun bir tarz yakaladık ve tutturma, hayır diye inatlaşma zamanlarına bir çözüm bulduk. Bu arada sizce ben çocuk yaparken bunun dönemlerin olduğunu bilmiyor muydum? Yani sen söylemesen ben fark edemeyecek miyim acaba bu dönemleri? Evet 2 yaş sendromu diye bir dönem olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu annemlerin eskiden ‘sen bir dönem bir inat yapmıştın, istediğini vermezsek katılırdın ağlamaktan. Sonra kendi kendine geçti.’ dediği dönem bugünün Terrible Two’su. Yani sizin üzerine kitaplar okuduğunuz evrim kuramı gözüyle baktığınız kişilik oturma dönemi:) Kusura bakmayın ben bu konuyu sizin kadar önemsemiyorum. Geçeceğini biliyorum ve Eliz’in de yapısını çok iyi bildiğim için kendiliğinden gelişen tarzımla onunla bu dönemi atlatıyorum. Şaşıracaksın bilmiş insan hatta sen anlamazsın ama ben bu dönemden bile keyif alıyorum! Çünkü bunların olacağını biliyordum:)
Akıl 17: Sakın TV seyrettirme! Eline telefon, tablet verme!
Bizdeki durum: Bu konuda çok yoruma açık tabi ki. Kimsenin çocuğunu nasıl yetiştirdiği beni hiiiççç ilgilendirmez! Ama benimki de onu ilgilendirmez:) Şöyle açıklayayım. Ben çağımızın getirdiği teknolojilerden çocukları kaçırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Ama bu eline telefon verip restoranda kafam rahat yemek yeme isteği de yapmıyor bende! Özellikle ilk 2 sene kendileri dahil evde televizyon izlemeyenler, hiç bir ekran görmemesi için çıldıranlar var. Ama ben bunun optimumuna inanıyorum. Çünkü ilerde bundan kaçıramayacaksınız. Gizleyerek meraklandırmak bana göre kaçırmak! Bir de biz Aytek ile hayatımızı kendimiz için de zorlaştırmak istemedik. Çünkü bence anne baba mutsuz olmaya başlarsa, bu çocuğa birebir yansıyor. Yani ben akşam keyifle bir film, dizi bile seyretmiyorsam o işte bir yanlışlık var. Eliz doğduğundan itibaren beşiği gündüz salonda, gece bizim odadaydı. Biz o uyduktan sonra televizyon seyrederdik. O da beşiğinde uyurdu. Hiç direk televizyon seyrettirmesek de o onun ne olduğunu biliyordu. Dışarıda da neredeyse hiç eline telefon verip oyalamaya çalışmadık. Daha yeni yeni çizgi film ister oldu. Ona da 15-20 dakika izin veriyoruz. Ama bizde o bile bir aktivite. Çünkü birlikte izlediğimiz zaman kıymetli onun için çizgi film. Aytek soluna ben sağına oturacağım ve ailece eğleneceğiz:) Ama dediğim gibi bu bizim tarzımız. Ne çocuğunun eline telefon verip rahat etmeye çalışana, ne de hayatı boyunca ekranlardan kaçırmaya çalışanlara bir lafım var! Siz aklınıza, mantığınıza hangisi yatıyorsa öyle devam edin yolunuza…
Akıl 18: Okul düşündünüz mü?
Bizdeki durum: Valla yazarken bile gülüyorum buna. Gerçekten doğmamış çocuğum için ‘Okul düşündünüz mü?’ diye soran oldu:) Yaaa çocuk doğsun, bir büyüsün bakalım dedim. Ama tabi öncesinde de delirdin galiba dedim:) Evet okul önemli mevzu ama doğmamış çocuk mevzu değil. Zamanı gelince düşünülen ve uygulamaya geçilen bir konu. Şunu çok net söyleyebilirim ama. Daha çocuğum yokken de bunu düşündüğüm için söylüyorum bunu da. Bana göre en iyi okul diye bir şey yok. Özellikle de ennnn iyi eğitimi veren okul diye bir şey hiç yok! Ben sosyal, mutlu, dil öğrenebildiği, özgür ve yaratıcı kalabildiği, spora ve müziğe önem veren ve çocuğumu birey kabul eden okul istiyorum. Çünkü ben bu dünyaya iyi ve mutlu bir insan yetiştirmek istiyorum. O da trigometriden geçmiyor. O zaten matematiğe karşı yetenekli ve istekliyse kendini gösterip onu seçecektir. Ama ben yarış atı gibi ona programlar dolusu eğitim yüklemek istemiyorum. Hele babası hiçç istemiyor. Bizim için önemli olan sevdiği, eğlendiği ve öğrendiği bir ortam olsun okul. Hayatını da özgür kararıyla yönlendirebilsin alacağı çağdaş eğitimle… Çok mu şey istiyorum!
Akıl 19: Okula başlayınca bittiniz!
Bizdeki durum: Bak yine nasıl sempatik bir yaklaşım… Okul fiyatlarını bilmeyeniniz yok sanırım. Özel okula veya devlet okuluna vermek bir tercih. Daha doğrusu bir tercih + bir bütçe… Eğer bu ikisini bir arada sağlayabiliyorsan ve kafana uygun bir okul bulduysan senin için doğru okul o! Ben de Eliz’in yaklaşık okul maliyetini daha doğmadan biliyordum merak etme… Okuluydu, servisiydi, yemeğiydi diye başlama hemen konuya… Yani parasını ne senden, ne de başkasından almadığıma göre bırak da onu da ben düşüneyim:)
Akıl 20: İkinci ne zaman?
Bizdeki durum: Evettt işte bomba soru. Evlenirken ‘çocuk ne zamancılar’ daha doğurmadan ikinciye heveslendi. Bunu bir büyütsem? Baksam maddi manevi durumuma çocuğa yetebiliyor muyum diye? Kusura bakma ama ben çocuk rızkıyla gelir laflarıyla bu dünyaya çocuk doğuramam. Hayatın binbir türlü hali olsa da benim de hayatta başarmaya çalıştıklarım yani bir iş düzenim var. İki çocuğu yarım büyüteceğime, bir tanesini tam büyütmeye çalışmayı tercih ederim. Ama dediğim gibi bu bir tercih. Şuan için ikinci çocuğu ön göremesem de ilerde ne olacağı hakkında da şimdiden konuşamam. Ama inan sen sordun diye ikinci çocuğu yapmam:)
Valla bana en komik ve en garip gelen akılları yazdım size… Ama özetlersem çevrenizdeki şahane, mükemmel anne baba yorumlarını kafanıza takmayın. Çünkü hiç birimiz mükemmel anne baba olamayız çünkü gerçek hayatta böyle bir durum yok. Nasıl bizim anne babamız için şahaneyse, biz de kendi çocuklarımız için öyle olacağız…
Anne babasından sevgi gören çocuktan daha mutlusu yok bu dünyada emin olun. O yüzden lütfen kimsenin aklına değil sizin aklınıza yatanlarla mutlu mesut bir çocuk büyütün… İç güdüleriniz size doğru yolu gösterecek merak etmeyin…