Aslında bu yazı bu bloga yazmam gereken ilk yazıydı ama hep elimde oyalandı. Yazdım, sildim, içime sinmedi. Çünkü bu konu, çok şey anlatmak istediğim bir konu:) ‘Artık daha da fazla geciktirme! Ayıp!’ dedim kendime ve bir yerinden başlamaya karar verdim…
Köpek ve bebek konusu, Türkler dışında her memlekette çok sıcak karşılanan, üzerine tartışma bile yapılmayacak kadar doğal bir konu. O kedicikler ve köpeklerle oynayan bebekleri gördüğümüzde çok eğlenip tüm sosyal medya hesaplarımızda keyifle paylaşan biz, biri hamile kaldığı anda evinde bir hayvan varsa, ‘Eee o nolacak?’ gibi bir soru sorarız!
Tabi ki bana da ilk gelen sorulardan biriydi: ‘Eeee Jack’i ne yapacaksınız?’
Bunun bir kaç cevabı var tabi… Bazısı küfürlü, bazısı ılımlı, bazısı hakaretli…
Ama benim en terbiyeli ve genel yanıtım: ‘Siz ikinci çocuk doğunca ilkine ne yapıyorsanız onu yapacağız. Ama bu yöntemimiz içinize sinmezse açayım kapıyı, 6 yıl evde koynumuzda yaşamış köpek sokaklarda yaşamaya çalışıp tez zamanda darmadağın olsun ve hatta ölsün? Siz bunu mu isterseniz?’ oldu…
Şimdi sorunun aptallığının nereden başladığına bir göz atalım… Biz gidip evimize, ailemize dahil olsun diye bir köpek almışız. Bu arada bu bir kedi veya herhangi bir hayvan da olabilir? Adını Jack koymuşuz. Bahçeli evde olduğumuz için rahat rahat koşar oynar diye Alman Kurdu alan biz, Kalamış’a taşınma kararı alınca ‘Ev parka yakın olsun’, araba alırken ‘Jack bagajda rahat eder mi?’ gibi detaylarla hayatımızı kurgulamış, tatillere giderken önce onun kalacağı yeri ayarlayıp, bir çok hastalığı ve ameliyatında gözyaşı dökmüşüz. Milyonlarca sevgi dolu anı biriktirmiş, yatakta beraber koyun koyuna uyumuş, evde fazla yalnız kalmasın diye arkadaşlarımıza gidiş ve dönüş saatlerimizi bile ona göre ayarlamış insanlarız… Daha da abartısı ben Kalamış’a taşındıktan sonra bir kaç ay onu da Emirgan’da çalıştığım şirketin ofisine taşıyıp, çok zorlanınca onun için işimden istifa edip bir süre home office çalışıp, kendi işimi açmışım ki Jack’i tüm gün evde yalnız bırakmayayım:) Şimdi siz söyleyin bana ‘Jack’i ne yapacaksınız?’ sormak aptallık değil de ne? 🙂
Evet köpek bakmanın aşırı hatta çok aşırı zorlukları var. Hele ki Jack’e bakmanın:) Evde ve insanlara karşı aşırı aşırısı iyi huylu bir hayvan olmasına rağmen, dünyanın en heyecanlı köpeği… Hayata her sabah bir yavru köpek heyecanıyla başlayan, her dışarı çıktığında çığlıklarla yürüyen, kedilere saldıran, durduk yere evde havlama huyu çıkartan sonra havlamaktan vazgeçen, sokakta köpeklerle dalaşan, sürekli yeni bir huy edinen bir köpek Jack. Ama tabi onun sevgisi öyle saçma bir sevgi ki, gözümün içine baktı mı, kafasını dizime koydumu, yatağa yanımıza geldiğinde karnımda yattı mı her şey geçiyor ve dünyada onunla baş başa kalıyoruz sanki… Şimdiki aklımla ‘Eve köpek alayım diyorum’ diyen herkese ‘sakın alma’ desem de, Jack hayatına bizimle başladığı gibi bizimle tamamlayacak:)
Evet Jack sevgimiz ve hayatımıza kattığı artı ile eksileri anlattım. Şimdi sıra Eliz gelmeye karar verdiğinden itibaren ve eve vardıktan sonra başımıza neler geldiği…
Onlar da maceranın devamı yazılarımızda…
Bizi takip etmeye devam edin…