Klasik olacak ama ‘Hamile kalır mıyım?’ ‘Ne zaman kalırım?’ ‘Ne zaman doğacak?’ ‘Ne zaman yürüyecek?’ gibi çılgın sorular kafamı kurcalarken, ne yalan söyleyeyim aklıma okula gideceği günler hiç gelmemişti:) Daha doğrusu okula gideceği günlerin bu kadar çabuk geleceği hiç gelmemişti… Ama halka mal olan o meşhur atasözü ‘doğan büyüyor’ gerçek oldu ve Eliz de gerçekten büyüdü. Onun gelişimini izlemeye o kadar hayranım ki, ‘bugünler çok yavaş geçsin’ diye dua etsem de, maalesef gayet hızlı geçiyor:) Aslında bizim tüm gün Eliz ile birlikte olan bir teyzemiz var. Mira bize, Eliz 1 aylıkken gelmeye başladı ve özellikle ben ofise gelmeye başladığımdan beri tüm günü onunla geçiriyor. Yani anlayacağınız aslında benim Eliz’i iş veya bakım ihtiyacı için bir okula başlatmam gerekmedi. Ama yaşı o kadar verimli ki, arkadaşlarıyla vakit geçirsin, farklı bir ortam görsün, değişik oyunlar oynasın istedim. Böylece Eliz’in okul macerası başlamış oldu… Ben çok okuyup kafayı kıran, her okulu mıncık mıncık inceleyip 72 görüşmeye gidecek biri değilim. Gitmedim de zaten:) İlk olarak Eliz 23 aylıkken kriterlerime uygun bir okul buldum. İlk kriterlerime gelince okulun düzeni, içeriği ve ofis ile eve yakınlığı. Bu anlamda ofisime çok yakın bir ana okulu buldum. Montressie olan bu okulun içeriğini yani Montresseri’nin mantığını çok sevdim. Aytek ile bir deneme yapalım dedik ve 2 şer saat oyun grubu ile başlatmaya karar verdik. Okulun bize mutlaka 5 gün getirin diye ısrarcı olsa da hem operasyon, hem de 2 saat için 5 gün gelmek zor olacağından 3 günde anlaştık:) Eliz önce bir öğretmen ile oryantasyon dersleri yaptı. Bu dersler tek yapılıyor ve ortam ile öğretmene alışma süreci sayılıyor. Eliz ilk öğretmeni çok sevdi ve direk elinden tutup mercimek tabakları aktarmaya, su bardakları ile oynamaya başladı. 2 ders sonra o öğretmeni başka sınıfa verdiklerini, bizim yaş grubu için yine çok tecrübeli bir başka öğretmen bulduklarını söylediler. Neyse dedik ve Eliz bu kez yeni öğretmen ile tek oynamaya başladı. Ona da kolay alıştı ve 2 ders sonra falan direk çocuklarla birlikte kendi sınıfına tek başına girmeye başladı. Tabi ben tüm bu süreçlerde kapıda veya aşağıda onu bekliyordum. Ancak 4-5 ders sonra tekrar öğretmen değişti. Ama bu sefer benim kafa da değişti. Çünkü Eliz artık 1 ay dolmadan 3. değişen öğretmene alışmadı ve bana yapışık şekilde sınıfta sadece benimle oynamak istedi. Ben ilk başta idrak edemedim çocuğun artık 3. öğretmeniylele birlikte olduğunu ve ‘hay allahım ne güzel duran çocuk durmaz oldu’ diye dertlenmeye başladım. Son öğretmen de çok uğraştı alıştırmaya ama ağlaya ağlaya bana koşuyordu:( Bir gün yine kapıda dururken bir anda dank etti bende ‘bu çocuk 3. hocaya nasıl alışsın? Haklı!’ fikri…
Şöyle düşünün bu çocuk 2 yaşında ve ilk kez evden çıkıp böyle bir ortama girmiş. 2 kez öğretmene alışmış ve artık 3. de isyan etmiş. Bence haklı. Bu sefer hemen yönetime indim ve ‘bana bir açıklama yapacak mısınız?’ dedim… Şimdi size ilginç açıklamayı anlatıyorum. ‘İlk öğretmeni büyük yaş grubuna yönlendirmişler. Tamam dedim… Peki 2.? İkinci öğretmeni veliler istememiş! Bu yanıt ile benim modum da değişti. ‘Öğretmen çocuklara zarar mı vermiş?’ ne yapmış da değişti dedim. Veliler hoşlanmamışlar ve yeterli bulmamışlar ilginisini vs. Gerçekten komik bir durum bu… Ama trajikomik… Dedim ki ‘siz veliler sevmedi diye nasıl öğretmen değiştiriyorsunuz? Peki benim kızım gibi alışan çocuklar nolacak? Öğretmeni ve okulu beğenmeyen çocuğunu vermez ama veli öğretmen sevmedi diye siz duruşunuzu nasıl bozarsınız’ dedim? ‘Eğer öğretmen zarar veriyorsa çocuklara zaten onu ayrı konuşalım çünkü o zaman sorun daha büyük’ dedim. Bu sefer iş 3. aşamaya geçti ve aslında o öğretmen büyük yaşa daha uygunmuş biz ön görememişize döndü. Hani veli sözüyle iş yapmıyoruz demek için:) Dedim siz galiba benimle dalga geçiyorsunuz.. Yani özetle siz yanlış öğretmeni 2 yaşında minicik çocukları sınıfına verdiniz ve ‘ayy pardon diyorsunuz’ Neyse çok uzattım ama sonuçta ben bir duruşu olmayan ve öğretmenine, ekibine güvenmeyen bir yere Eliz’i emanet edemem… Neden bu kadar detaylı anlattım bu olayı onu da söyleyeyim. Ana okulu seçerken ilk kriterin oturmuş bir kadro olduğunu öğrendim ben bu tecrübemden. Öyle deneme yanılma ile olacak iş değil bu. Küçücük çocukların ilerde okuldan nefret etmesine kadar gider çünkü bu saçmalıklar… Şimdi ne yaptığımı da anlatayım. Okulun adını vermeyeceğim tabi ki ama okulu bıraktım. Galiba bir vesile oldu ve açıldığı fark edemediğim yine ofise yakın ve sadece yabancı öğretmenlerin olduğu bir International PreSchool buldum… Bir çok yabancı ailenin çocuklarının da olduğu yine çok sadece oyun, oyuncak ve aktiviteli içeriğe sahip bir okul… İdare ekibini severek başladı ilişkim ama dakika bir gol bir tecrübeyle gidince biraz ön yargılıydım ilk görüşmede… Özetlersem bu kez okul seçerken dikkat etmek istediklerim ve notlarım şunlar oldu;
- Okul genel sistemi nedir?
- Aslında genel sisteminden çok, bu sistemi ne kadar uygulayabiliyorlar o önemli. Mesela ben renk renk duvarları, aşırı abartı ve saçma oyuncakları, kostüm partilerine bayılan bir okulu tercih etmedim. Daha sade, daha butik bir okul içime sindi. Ama dediğim gibi asıl önemli olan bu butikliği uygulayabilmeleri işte:)
- Keyifli ve faydalı bir içeriği var mı?
- İçerik önemli tabi. Benim için ilk öncelik eğlenmesi olsa da yaşına uygun oyunları, şarkıları öğrenmesi de çok keyifli oluyor:) Çünkü şu an algısı o kadar açıkki ona haksızlık etmemek gerek…
- Eski ve köklü bir okul mu ve ekibi oturmuş mu?
- İlk olarak okulun inandığı bir ekibi ve yönetimi olmalı. Bir de çizgisi net olmalı bana göre… Yani onlar işi bilen kişiler olarak beni kendilerine dahil etmeliler. Hataları yoksa ve işime gelmezse ben o okulu tercih etmemeliyim. Bir de unutmadan söyleyeyim, yönetim kadrosunda da çocuk gelişim veya anaokulu öğretmenliği eğitimi alan kişiler olmasını önemsiyorum… Çünkü gördüğüm kadarıyla öğretmen ve çocuklarla daha iyi ilişki kurabiliyorlar. Bu çok özel bir iş ve içinde en çok duygu barındırıyor.
- Sizin çocuğunuzu vereceğiniz sınıf ilk kez mi açılmış? Öğretmen ve öğrenciler sabit mi?
- Çocuklar birine güvenmek ve onunla ilerlemek istiyorlar. Sürekli değişiklik onları çok geriyor okulda. Hele ki küçük yaş grubunda… Eliz’in başına gelen gibi:(
- Oryantasyon dönemini nasıl değerlendiriyorlar?
- Deneme dersleri olması çok önemli, özellikle küçük yaş çocuklarda. Elektriğinin de tutması gerekiyor çünkü:)
- Öğretmenlerin çocuklara yaklaşımı nasıl? Mesela fazla yapmacık ve şirincik mi? Doğal ve samimi mi?
- Bana o yapmacık öğretmenler çok çok sıkıcı geliyor mesela.
- Pedagog desteği alıyorlar mı?
- Düzenli pedagog gözlemi bize çok iyi geri dönüşler sağladı valla:) Bence anaokulunun iyi bir pedagog ile anlaşmalı olması önemli…
- Beslenme saatlerindeki menüleri neler?
- Açıkçası full organik demiyorum okul için ama benim hassas olduğum bir iki nokta var. Biri paketli gıdalar ve çikolata şeker gibi yiyecekler. Zaten en baştan okul ile bunu konuştum. Zaten vermiyorlarmış ama ben özellikle rica ettim verilmemesini.
- Okul çocuğunuzu nasıl takip ediyor ve size nasıl geri bildirim yapıyor?
- Yaptıkları aktiviteleri, genel hal ve hareketlerini size nasıl iletiyorlar bu da önemli. Hatta duruma göre sizi yönlendirmeleri de önemli bence…
Dediğim gibi Eliz için seçtiğim okulda idarecileri sevdim önce, sonra ise öğretmene bayıldım. 2-3 yaş sınıfında 7-8 öğrenci var ve sınıfta sadece bir yabancı öğretmen var. Yaşları çok küçük olduğu için bir Türk öğretmen bulunuyor sınıfta. Oryantasyon döneminde ve olur da kendini ifadede çok sorun olursa diye destek veriyor bu sınıfa. Normalde hiç Türkçe konuşmuyorlar sınıfta ve sadece acil durumlarda Türk öğretmen müdahale ediyor. Eliz’in bu okuldaki hikayesine gelince… Diğer okulda o kadar ağlayıp bacağıma yapışan Eliz ise ilk günden hem Türk, hem Hollandalı öğretmeniyle ilişki kurarak bizi şaşırttı. 3. gün onu sınıfına bırakıp vedalaşarak ofise döndüm ve okul saati bitince gidip aldım:) Valla diğer taraftaki son dönemden sonra mucize gibi geldi:) Okul denemesinde çocuklar için alışkanlıkları çok önemli onu bir kez daha gördüm. Ne kadar sosyal de olsalar yabancı ortamda önce güvende oldukları ve kendilerini emanet edebilecek kadar tanıdıkları biri olması onları rahatlatıyor.
Açıkçası ilk aşamada aklımda ‘2 yaşında İngilizce öğrensin’ diye bir fikir yoktu ama galiba bu bizim için iyi bir vesile oldu. 2 ay önce başlayan Eliz kadar çocukların İngilizce anladıklarına şahit oldum ve gerçekten hoşuma gitti:) Ben genel olarak eğitimde en çok İngilizce’yi önemsiyorum çünkü. Mucize trigonometri testleri yerine mucize İngilizce’nin Eliz için ilerde hayatına çok daha katkısı olacağına eminim. Çünkü ilerde hangi alana yönlenecek ne yapacak bilmiyorum. Ama her ne yaparsa yapsın İngilizce’ye çoook ihtiyacı olacağını çoook iyi biliyorum:) Aslında böyle temel soruların yanı sıra çocuklar kendi tercihlerini de kendileri seçiyor. Sevdikleri, enerjilerinin tuttuğu yerleri çok net gösteriyorlar. Özellikle Eliz gibi 2 yaş grubu çocukları çok zorlamamaktan yanayım. Zaten bu okuldan da hoşlanmasa bu sene için bu fikri rafa kaldıracaktım. Onun eğleneceği bir ortam yaratmak isterken, onu mutsuz etmek isteyeceğim son şey olurdu çünkü. Kısa süre içinde sabah ‘Anne okula düdüoz’ (okula gidiyoruzun Elizcesi:)) diye uyanmaya ve ben ona öğlen gelip seni alıcam dediğimde heyecanla zıplamaya başladı. Mira’nın dediğine göre öğle uykusundan sonra sürekli beni ve okulu sorup, heyecanla camda bekliyormuş.
Eliz’in okuldaki bazı eğlenceli aktivitelerinden de örnek paylaşayım sizinle…
Tabi ki ben de artık bir veliyim! Cücüğüm sayesinde bir yılbaşı partisi, bir de veli toplantısı yaşadım şu 2 senelik annelik hayatımda:) Ama ne yalan söyleyeyim, özellikle yılbaşı partisindeki mutluluğu içimi pır pır etti:) Çok başka bir şey onun birey olduğunu görmek.
Şöyle bir toparlarsak ve siz okulun ne faydası var derseniz… Eliz çok çocuk görebilecek ve sürekli yaşıtlarıyla vakit geçirebilecek şansa sahip değil. Eskiden sizlerin olduğu gibi benim de kuzenler, komşular derken her gün çoluk çocuk oyun oynama keyfim vardı. Eliz’in biraz yaşıtlarıyla vakit geçirmesinin, tam yaşına uygun aktiviteleri arkadaşlarıyla yapmasının, birey olarak bir minik ‘gerçek’ hayat tecrübesi yaşamasının onun için faydalı olacağına inandım. Şaşıracaksınız ama çok kısa süre en büyük etkiyi konuşmasının çok daha hızlı geliştiğini görmem oldu. Okuldan beri daha bıcır bıcır, Türkçe ve hatta İngilizce kelimeleri daha çok söylemeye çalışıyor:) Bakalım daha neler göreceğiz…
Anlayacağınız ben bu okul işini çok sevdim…
Yaşasın okul 🙂